Ali Bulaç |
Rahman ve Rahim Olan Allah`ın Adıyla
|
|
|
Ali Bulaç |
1- Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman,
|
|
|
Ali Bulaç |
2- Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur.
|
|
|
Ali Bulaç |
3- O aşağılatıcı, yücelticidir.
|
|
|
Ali Bulaç |
4- Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı,
|
|
|
Ali Bulaç |
5- Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı,
|
|
|
Ali Bulaç |
6- Derken toz duman halinde dağılıp-savrulduğu,
|
|
|
Ali Bulaç |
7- Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman;
|
|
|
Ali Bulaç |
8- İşte o 'Ashab-ı Meymene', ne (kutludur o) 'Ashab-ı Meymene'.
|
|
|
Ali Bulaç |
9- 'Ashab-ı Meş'eme' ne (mutsuzdur o) 'Ashab-ı Meş'eme'.
|
|
|
Ali Bulaç |
10- Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir.
|
|
|
Ali Bulaç |
11- İşte onlar, yakınlaştırılmış (mukarreb) olanlardır.
|
|
|
Ali Bulaç |
12- Nimetlerle-donatılmış cennetler içinde;
|
|
|
Ali Bulaç |
13- Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
|
|
|
Ali Bulaç |
14- Birazı da sonrakilerden.
|
|
|
Ali Bulaç |
15- 'Özenle işlenmiş mücevher' tahtlar üzerindedirler.
|
|
|
Ali Bulaç |
16- Karşılıklı yaslanmışlardır.
|
|
|
Ali Bulaç |
17- Çevrelerinde ölümsüzlüğe ulaşmış gençler dönüp dolaşır;
|
|
|
Ali Bulaç |
18- Kaynağından (doldurulmuş) testiler, ibrikler ve kadehler,
|
|
|
Ali Bulaç |
19- Ki bundan ne başlarını bir ağrı tutar, ne de kendilerinden geçip akılları çelinir.
|
|
|
Ali Bulaç |
20- Arzulayıp-seçecekleri meyveler,
|
|
|
Ali Bulaç |
21- Canlarının çektiği kuş eti.
|
|
|
Ali Bulaç |
22- Ve iri gözlü huriler,
|
|
|
Ali Bulaç |
23- Sanki saklı inciler gibi;
|
|
|
Ali Bulaç |
24- Yaptıklarına bir karşılık olmak üzere (onlara sunulur);
|
|
|
Ali Bulaç |
25- Orada, ne 'saçma ve boş bir söz' işitirler, ne günaha sokma.
|
|
|
Ali Bulaç |
26- Yalnızca bir söz (işitirler:) 'Selam, selam.'
|
|
|
Ali Bulaç |
27- 'Ashab-ı Yemin', ne (kutludur o) 'Ashab-ı Yemin.'
|
|
|
Ali Bulaç |
28- Yüklü dalları bükülmüş kiraz (ağaçları),
|
|
|
Ali Bulaç |
29- Üstüste dizili meyveleri sarkmış muz ağaçları,
|
|
|
Ali Bulaç |
30- Yayılıp-uzanmış gölgeler,
|
|
|
Ali Bulaç |
31- Durmaksızın akan su(lar);
|
|
|
Ali Bulaç |
32- Ve (daha) birçok meyveler arasında,
|
|
|
Ali Bulaç |
33- Kesilip-eksilmeyen ve yasaklanmayan (meyveler).
|
|
|
Ali Bulaç |
34- Yükseklere-kurulmuş döşekler (sedirler).
|
|
|
Ali Bulaç |
35- Gerçek şu ki, Biz onları yeni bir inşa (yaratma) ile inşa edip-yarattık.
|
|
|
Ali Bulaç |
36- Onları hep bakireler olarak kıldık,
|
|
|
Ali Bulaç |
37- Eşlerine sevgiyle tutkun (ve) hep yaşıt,
|
|
|
Ali Bulaç |
38- 'Ashab-ı Yemin' olanlar için.
|
|
|
Ali Bulaç |
39- (Bunların) Birçoğu geçmiş (ümmet)lerden,
|
|
|
Ali Bulaç |
40- Birçoğu da sonrakilerdendir.
|
|
|
Ali Bulaç |
41- 'Ashab-ı Şimal', ne (mutsuzdur o) 'Ashab-ı Şimal.'
|
|
|
Ali Bulaç |
42- Hücrelere işleyen kavurucu bir sıcaklık ve kaynar su,
|
|
|
Ali Bulaç |
43- Ve kapkara dumandan bir gölge içindedirler.
|
|
|
Ali Bulaç |
44- Ki o, ne serindir, ne ferahlatıcı (kerim).
|
|
|
Ali Bulaç |
45- Çünkü onlar, bundan önce varlık içinde şımartılmış olanlardı.
|
|
|
Ali Bulaç |
46- Onlar, büyük günah üzerinde ısrarlı davrananlardı.
|
|
|
Ali Bulaç |
47- Ve derlerdi ki: 'Biz öldüğümüz, toprak ve kemik olduğumuzda mı, gerçekten biz mi diriltilecekmişiz?'
|
|
|
Ali Bulaç |
48- 'Önceden gelip-geçmiş atalarımız da mı?'
|
|
|
Ali Bulaç |
49- De ki: 'Şüphesiz, öncekiler de ve sonrakiler de.'
|
|
|
Ali Bulaç |
50- 'Bilinen bir günün belli vaktinde mutlaka toplanacaklardır.'
|
|
|
Ali Bulaç |
51- Sonra gerçekten siz, ey sapık olan yalanlayıcılar,
|
|
|
Ali Bulaç |
52- Şüphesiz zakkum olan bir ağaçtan yiyeceksiniz.
|
|
|
Ali Bulaç |
53- Böylece karınları(nızı) ondan dolduracaksınız.
|
|
|
Ali Bulaç |
54- Onun üzerine de alabildiğine kaynar sudan içeceksiniz.
|
|
|
Ali Bulaç |
55- Üstelik 'içtikçe susayan hasta develerin' içişi gibi içeceksiniz.
|
|
|
Ali Bulaç |
56- İşte bu, onların din (hesap ve ceza) gününde şölenleridir.
|
|
|
Ali Bulaç |
57- Sizleri Biz yarattık, yine de tasdik etmeyecek misiniz?
|
|
|
Ali Bulaç |
58- Şimdi (rahimlere) dökmekte olduğunuz meniyi gördünüz mü?
|
|
|
Ali Bulaç |
59- Onu sizler mi yaratıyorsunuz, yoksa yaratıcı Biz miyiz?
|
|
|
Ali Bulaç |
60- Sizin aranızda ölümü takdir eden Biziz ve Bizim önümüze geçilmiş değildir;
|
|
|
Ali Bulaç |
61- (Yerinize) Benzerlerinizi getirip-değiştirme ve sizi şimdi bilemeyeceğiniz bir şekilde-inşa etme konusunda.
|
|
|
Ali Bulaç |
62- Andolsun, ilk inşa (yaratma)yı bildiniz; ama öğüt alıp-düşünmeniz gerekmez mi?
|
|
|
Ali Bulaç |
63- Şimdi ekmekte olduğunuz (tohum)u gördünüz mü?
|
|
|
Ali Bulaç |
64- Onu sizler mi bitiriyorsunuz, yoksa bitiren Biz miyiz?
|
|
|
Ali Bulaç |
65- Eğer dilemiş olsaydık, gerçekten onu bir ot kırıntısı kılardık; böylelikle şaşar-kalırdınız.
|
|
|
Ali Bulaç |
66- (Şöyle de sızlanırdınız:) 'Doğrusu biz, ağır bir borç altına girip-zorlandık.'
|
|
|
Ali Bulaç |
67- 'Hayır, biz büsbütün yoksun bırakıldık.'
|
|
|
Ali Bulaç |
68- Şimdi siz, içmekte olduğunuz suyu gördünüz mü?
|
|
|
Ali Bulaç |
69- Onu sizler mi buluttan indiriyorsunuz, yoksa indiren Biz miyiz?
|
|
|
Ali Bulaç |
70- Eğer dilemiş olsaydık onu tuzlu kılardık; şükretmeniz gerekmez mi?
|
|
|
Ali Bulaç |
71- Şimdi yakmakta olduğunuz ateşi gördünüz mü?
|
|
|
Ali Bulaç |
72- Onun ağacını sizler mi inşa ettiniz (yarattınız), yoksa onu inşa eden Biz miyiz?
|
|
|
Ali Bulaç |
73- Biz onu hem bir öğüt ve hatırlatma (konusu), hem ihtiyacı olanlara bir meta kıldık.
|
|
|
Ali Bulaç |
74- Şu halde büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
|
|
|
Ali Bulaç |
75- Hayır, yıldızların yer (mevki)lerine yemin ederim.
|
|
|
Ali Bulaç |
76- Şüphesiz bu, eğer bilirseniz gerçekten büyük bir yemindir.
|
|
|
Ali Bulaç |
77- Elbette bu, bir Kur'an-ı Kerim'dir.
|
|
|
Ali Bulaç |
78- Saklanmış-korunmuş bir kitapta (yazılı)dır.
|
|
|
Ali Bulaç |
79- Ona, temizlenip-arınmış olanlardan başkası dokunamaz.
|
|
|
Ali Bulaç |
80- Alemlerin Rabbinden indirilmedir.
|
|
|
Ali Bulaç |
81- Şimdi siz bu sözü mü hor görüp-küçümsüyorsunuz?
|
|
|
Ali Bulaç |
82- Ve rızkınızı (Kur'an'dan yararlanma nimetini bırakıp onu) mutlaka yalan saymaktan ibaret mi kılıyorsunuz?
|
|
|
Ali Bulaç |
83- Hele can boğaza gelip dayandığında,
|
|
|
Ali Bulaç |
84- Ki o sırada siz (sadece) bakıp-durursunuz,
|
|
|
Ali Bulaç |
85- Biz ona sizden daha yakınız; ancak görmezsiniz.
|
|
|
Ali Bulaç |
86- İşte o vakit, eğer ceza görmeyecek iseniz,
|
|
|
Ali Bulaç |
87- Eğer doğru söylüyor iseniz, onu, (çıkmakta olan canı) geri çevirsenize.
|
|
|
Ali Bulaç |
88- Eğer o (ölecek kişi), yakın kılınan (mukarreb olan)lardan ise,
|
|
|
Ali Bulaç |
89- Bu durumda rahatlık, güzel rızık ve nimetlerle donatılmış cennet (onundur).
|
|
|
Ali Bulaç |
90- Ve eğer 'Ashab-ı Yemin'den ise,
|
|
|
Ali Bulaç |
91- Artık, 'Ashab-ı Yemin'den selam sana.
|
|
|
Ali Bulaç |
92- Ve eğer o, yalanlayan sapıklardan ise,
|
|
|
Ali Bulaç |
93- Artık (onun için) alabildiğine kaynar sudan bir şölen vardır.
|
|
|
Ali Bulaç |
94- Ve çılgınca yanan ateşe bir atılma da.
|
|
|
Ali Bulaç |
95- Şüphesiz bu, kesin bilgi ifade eden bir gerçektir (Hakku'l-Yakin).
|
|
|
Ali Bulaç |
96- Öyleyse büyük Rabbini ismiyle tesbih et.
|
|
|